Editörden…
Şalom Dergi’nin mayıs sayısı okurları ile buluştu. Mavi gökyüzünün çatısı altında, güneşin ısıttığı bu bahar ayının doğa ile baş başa kaldığınız bir gününde, keyifle okuduğunuzu hayal ediyorum Dergi’yi.
Böyle bir ortamda sizleri edebiyatımızın en önemli isimlerinden Ataol Behramoğlu ile baş başa bırakmak çok uygun olacak. ‘Şiirin peşinde soluk soluğa’ başlıklı yazı ile şairlik yaşamının ellinci yılını çeşitli etkinliklerle kutlayan Behramoğlu’nun Büyükada’daki evine konuk olmaya ne dersiniz?
Bu yıl terör Avrupa ülkelerinde ve ülkemizde maalesef çok can aldı, pek çok kişi fanatizmin, bağnazlığın kurbanı oldu. Terör günümüzde herkesin kâbusu oldu. Zak Ebrahim şiddet ortamında büyüyen ve kendisine şiddet aşılanan bir çocuk. “Ben bir teröristin oğluyum” başlıklı yazıda Zak Ebrahim’in bir barış elçisine nasıl dönüştüğüne tanık olacağız.
Mesut Alp, Nusaybin’de doğmuş, tarihte farklı kültürlerin merkezi Mardin’de yaşayan genç bir arkeolog.  Kültür turizmi kapsamında tek Tanrılı üç dinin merkezi Kudüs’e, kutsal toprakların Hayfa, Akka gibi kentlerine geziler düzenliyor.  Alp’in çektiği filmlerden, Mardin’in Yahudi geçmişinden, Yahudiyyan mahallesinden söz ettiği keyifli söyleşiye ortak olabilirsiniz.
Bu ay iki fotoğrafçı konuğumuz var: Biri ünlülerin fotoğrafçısı Muhsin Akgün, diğeri yarının ünlülerinin fotoğrafçısı Oya Araç. Bugüne dek kamerasının ardında binlerce ünlünün en güzel karelerini yakalayan Muhsin Akgün, bu kez Şalom Dergi için kameranın önünde poz verdi, fotoğrafçılıkta yirmi yıllık deneyimlerini ve görüşlerini bizlerle paylaştı.  Oya Araç ise dokuz aylık bir yolculuğun ardından ilk nefese, ilk çığlığa tanık olan, o mucizeyi, anne ve babanın heyecanını belgeleyen, ölümsüzleştiren ve her doğumda müthiş bir heyecan yaşayan bir fotoğrafçı. Bu duygusal söyleşiyi birkaç gün önce kutladığımız Anneler Günü vesilesi ile tüm annelere salık veriyorum.
Söz fotoğrafçılardan açılmışken bir küçük hatayı düzelteyim, kimsenin hakkını yemeyeyim.  Geçen ay yayınlanan Ara Kebapçıoğlu söyleşisindeki güzel fotoğrafların biri Nariné Zakharyan’a, bir diğeri M. Ara’ya aitti. Biz onları bu ilginç söyleşiyi gerçekleştiren İzel Rozental’a mal ettik. Hatanın neresinden dönülürse kardır değil mi?
Bu ay Yahudi dünyası Lag B’Omer bayramını kutlayacak. Bu tarih, Şimon Bar Yohay’ın ölüm döşeğinde Kabalistik öğretileri ‘Zohar’ı (Parlayan Işık anlamına gelir) öğrencilerine açıkladığı gündür. O gün Bar Yohay’ın evinin ışık ve ateşle dolduğu söylenir. Gece sahillerde, açık alanlarda ateş yakıp karanlığı aydınlatmak günümüze dek ulaşan bir gelenektir. İlmin ve pozitif öğretimin cehaleti, bağnazlığı alt etmesi,  karanlıkları aydınlatması dileğiyle sağlıkla kalın.
Nelly BAROKAS
Şalom Dergi Editörü