English
Merhaba, üye girişi için tıklayınız
ŞALOM - Dergi Şubat 2017
ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017ŞALOM - Dergi Şubat 2017
ŞALOM - Dergi Şubat 2017
Ürün Fiyatı :
12,00   (Kdv Dahil)

Sevgili Okur,

En kıdemlilerinden biri, Oxford Sözlüğü, İngilizcede, 2016 yılının kelimesi olarak ‘post truth’ terimini seçti.
‘Post truth’ ne demek?
“Belirli bir konu üzerinde kamuoyunu belirlemede, gerçeğin yani nesnel hakikatlerin, duygulardan ve kişisel kanaatlerden daha az etkili olması durumu,” şeklinde tanımlanıyor. Türkçeye nasıl tercüme edilir derseniz… ‘Gerçek-sonrası’ veya ‘gerçek-ötesi’ veya ‘post olgusal’…
‘Post-truth’ bir kavram olarak son on yıldır ortalarda olsa da, kullanımın ilk olarak Brexit referandumu sırasında ciddi şekilde arttığı görülüyor. Asıl patlamayı ise, ABD başkanlık seçimleri sırasında ve sonuçlar açıklandıktan sonra yaşamış.
En yoğun kullanılan hali ‘post-truth politics’ yani gerçek-ötesi siyaset’ şeklinde olmuş. Bu terimi seçtiğimizde, ‘doğruların, hakikatlerin önemini yitirdiği bir siyaset’ten bahsetmiş oluyoruz.
Minik bir örnekleme:
Geçtiğimiz günlerde Barak Obama’dan görevini teslim alan yeni ABD Başkanı Donald Trump, seçim kampanyası döneminde, kadınlar konusunda bu satırlara dâhil edilemeyecek boyutta ileri geri konuştuktan sonra, utanmış (ve/veya danışmanları tarafından öyle yapması tavsiye edilmiş), başta kendi karısı olmak üzere kamuoyundan özür dilemişti. Kısa bir aradan sonra, kendisiyle söyleşi yapan bir gazeteci kadın konuya değindiğinde, daha doğrusu özrünün samimiyetini sorguladığında, Başkan Trump, büyük bir hayret ifadesiyle… “Ne? Ben mi özür dilemişim?” şeklinde ‘masumane’ yanıtıyla dünya kamuoyunu şaşkınlıklara sürüklemişti…

***

Politika, değişen dengeler, itişip kakışan topluluklar, savaş içinde ülkeler, karabasana dönüşen terör…
Aşk ise savaş gibi, her şeyin mubah olduğu…
Aşk ile yaşamak... Ne büyük bir meydan okuma!
Yani zaman doldurmak değil de, her yönüyle anı ve yeteneği değerlendirerek dopdolu yaşamak, aşk ile... Günümüz şartlarında…
Hem de Şubat ayı demişken… Sevgililer Günü’ne atfen bu kez aşktan, sevgiden söz edelim, dedik.
Anımsamak için güzel olanı,
Söz hakkını öncelikle şairlere ve şiire verdik.
Aşkı yaşayabilmek… Sevgiyi yudumlayabilmek…
Aynen şiir gibi, aynen yaşam gibi, aynen insan gibi katman-katman gizemli…
Eril ve dişil enerjilerden söz edilen bir zaman diliminde yaşarken…
Üstüne üstlük ‘post truth’ demişken…
Umuyorum ki, aşk gerçeğinin önemi hiç yitirilmesin…
Çünkü… Nâzım Hikmet’in vurguladığı gibi:
“Yüreğin kadını erkeği yoktur, bir mert olanı vardır, bir de namert olanı.”
 
Sevgiyle kalın,
Suzan Nana Tarablus
Şalom Dergi Editörü