Her yıl olduğu gibi, elinizde tuttuğunuz DERGİ bu sezonun son sayısı… Ağustos’ta geleneksel olarak tatiliz.
İmkânlarımız elverdiğince seyahat etmek, tatil dönemlerinde kendimize yapabileceğimiz en büyük iyilik. Çünkü… seyahatin sadece yeni yerler görmekten ibaret olmayan, bireyin gelişimine çok yönlü katkılar sağlayan bir deneyim olduğu inancındayım. Farklı kültürlerle tanışmak, yeni insanlarla iletişim kurmak ve alışılmışın dışına çıkmak, insanın dünyaya bakış açısını genişletirken, birey hem kendi kimliğini daha iyi tanıma fırsatı bulur hem de başkalarını daha derin bir anlayışla değerlendirebilir.
Geçtiğimiz ay İran’daydım… Yola çıkmadan çevremdekiler tereddütle yanaştılarsa da çok şey öğrendim: Tarih kitaplarında okuduğum yerlerin atmosferini yerinde soluyarak, dönemlerine ait bilgilerimi tazeledim. Herkesin “rejime” karşıt olmasına rağmen inanılmaz sayıda değişik inanç topluluğun ve etnik grupların ahenk içinde var oluşlarını ve farklı yaşam tarzlarını gözlemlemek beni çok besledi.
Elbette, rutin yaşamdan uzaklaşmak ve farklı bir çevrede zaman geçirmek, zihinsel yenilenmeyi de beraberinde getiriyor. Bana göre seyahat, stresi azaltır, yaratıcılığı artırır ve motivasyonu yükseltir. Özellikle doğayla iç içe yapılan geziler, ruhsal dinginlik sağlar ve kişinin kendini yeniden keşfetmesine olanak tanır.
William Faulkner’in, “Kıyıdan uzaklaşma cesaretini göstermediğin sürece yeni ufuklara yüzemezsin” sözleri tam da satırlarımı destekliyor… Değişim, gelişim ve keşif, ancak bilinmeze doğru cesaretle yelken açıldığında mümkün oluyor. İlerlemenin en temel koşulu, konfor alanından çıkabilmek! Alıştığımız, bildiğimiz, güvende hissettiğimiz yerler; bir anlamda bizi korumakla beraber sınırlarımızı da çizer. Kıyı; geçmişin alışkanlıklarını, mevcut güvenlik hissini ve tanıdık düzeni temsil eder. Ancak ufuk çizgisi, yani bilinmeyen, potansiyelimizin gerçek sınırlarını zorlayabileceğimiz yerdir. Belki fırtınalarla karşılaşırız, belki yönümüzü kaybederiz ama her dalga, bizi olgunlaştırır. Her rota, bize yeni bir bakış açısı kazandırır.
Sanırım hayat boyunca büyümek, gelişmek ve gerçekten “yaşamak” isteyen herkes, bir noktada kıyıdan ayrılmayı göze almalıdır. Korkuların gölgesinde kalmak yerine, umutların ışığında yol almayı tercih edenler, sonunda kendi ufuklarını bulurlar.
İnanıyorum ki, seyahat etmek bir lüks değil, bir ihtiyaç. İnsan yalnızca yaşadığı yeri tanımakla sınırlı kalmamalı; dünyayı keşfederek hayatına yeni anlamlar katmalı. Çünkü seyahat, sadece mesafe değil, aynı zamanda farkındalık kazandıran bir yolculuktur.
Okurlarıma güzel bir yaz temennisiyle…
Suzan Nana TARABLUS